HASIM 2025 EKONOMİ TAKVİMİ
KASIM 2025 EKONOMİ TAKVİMİ
Kasım ayı, Türkiye ekonomisi için hem iç hem dış dinamiklerin birleştiği, dikkat gerektiren bir dönem olarak öne çıkıyor. Makroekonomik göstergeler, finansal piyasalar ve para‑politika unsurları açısından bir dizi önemli gelişmeyi barındırıyor. Bu yazıda, özellikle ekonomik veri yayınları, politika takvimi ve küresel ortamın yansımaları çerçevesinde ayı değerlendiriyor; izlemesi gereken üç ana ekseni — para politikası, veri akışı ve küresel riskler/fırsatlar — ele alıyoruz.
1. Para Politikası ve Merkez Bankası Takvimi
Öncelikle, Türkiye Cumhuriyet (TCMB) para politikası takvimi Kasım ayında büyük ölçüde öne çıkmıyor olsa da arka planda izlenmesi gereken hususlar mevcut. TCMB 2025 yılı için PPK toplantı takvimini yayımlamış; takvime göre Kasım ayı bu yıl için belirgin bir faiz kararı günü değil.
Buna rağmen, piyasa aktörleri açısından “faiz kararı olmasa da” para politikası duruşuna dair sinyallerin izlenmesi kritik olacak. Özellikle enflasyon eğilimleri, döviz kuru gelişmeleri ve finansal istikrar göstergeleri, TCMB’nin ileriki adımlarını belirlemede yön belirleyici olabilir.
Kasım ayında, TCMB’nin “Enflasyon Raporu” ya da “Finansal İstikrar Raporu” yayınlama ihtimali de dikkat çekecek. Rapor yayınlarıyla birlikte bankanın görünümü ve piyasaya verdiği mesajlar, yatırımcı algısı üzerinde etkili olacak.
2. Ekonomik Veri Akışı: Takvimde öne çıkanlar
Kasım ayı itibarıyla Türkiye açısından veri takvimi yoğun bir dönem. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve TCMB tarafından açıklanacak bir dizi makro‑gösterge, yatırımcılar ve analistler için yön gösterici olacak. Örneğin; veri yayım takviminde “Aylık Para ve Banka İstatistikleri”, “İktisadi Yönelim İstatistikleri ve Reel Kesim Güven Endeksi” gibi kalemlerin ekim ayına ilişkin olarak yayınlanacağı görülüyor.
Bu veriler ışığında, Kasım ayı içinde ‘geride bırakılan’ Ekim dönemi için güven endeksleri, kapasite kullanım oranları ve finansal göstergeler kamuoyuyla paylaşılacak.
Bunun yanında, Kasım ayı başında haftalık para‑ve‑banka istatistikleri gibi periyodik verilerin yayımlanması da programda yer alıyor. Örneğin yayımlanan takvime göre 3 Kasım Pazartesi günü haftalık banka, kredi kartı, katılım fonları verileri açıklanacak.
Bu verilerin piyasaya etkisi, günlük hareketlerin yönünü belirlemede önemli olabilir.
Bu kapsamda veri akışını üç alt eksende değerlendirmek gerekiyor:
Talep ve güven göstergeleri: Reel kesim güveni, kapasite kullanım oranı, imalat ve hizmet sektörü endeksleri… Bu verilere ilişkin yayınlar, ekonomik aktivitenin hangi aşamada olduğunu gösterecek.
Finansal koşullar göstergeleri: Kredi faiz oranları, banka mevduat/ kredi durumu, katılım fonları gibi istatistikler. Bu veriler finansal kanalın ne kadar gevşek ya da sıkı olduğunu ortaya koyar.
Makro dış ilişkiler ve para kanalı göstergeleri: Döviz kuru, dış rezervler, kısa vadeli dış borç gibi boyutlar. Bu unsurlar özellikle küresel risk ortamında Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarını ya da dayanıklılıklarını yansıtır.
3. Küresel riskler, dış görünüm ve yatırımcı algısı
Ekonomi yalnızca içeriden gelen verilerle şekillenmiyor; küresel ekonomideki gelişmeler ve dış çevreyle ilişkiler de Kasım ayında önem kazanacak. 2025 yılı itibarıyla Türkiye ekonomisi için dış ticaret, cari denge, yabancı sermaye giriş/çıkışı gibi unsurlar gündemde. Örneğin, 2025 yılı için büyüme beklentileri 2,6 % civarından başlayıp yaklaşık 4 % düzeyine kadar uzanıyor.
Enflasyon cephesinde de tek haneli düşüş beklentilerinin yerine “çift haneli, fakat geçmişe göre hafifleyen” bir tablo konuşuluyor.
Kasım ayında öne çıkacak dış çevre riskleri şunlar olabilir:
Küresel para politikaları: Örneğin ABD, Euro Bölgesi merkez bankalarının adımları; Türkiye döviz kuru ve faiz yapısını etkileyecektir.
Dış ticaret ve ihracat performansı: Türkiye için ihracat, döviz geliri ve cari denge açısından kritik. İhracatçının önündeki finansman koşulları ve küresel talep düzeyi izlenecek.
Yatırımcı algısı ve kredi değerlendirmeleri: Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının takvimleri ve Türkiye’nin finansal görünümüne dair algı, yabancı yatırımcı için belirleyici olabilir. Örneğin, 2025 yılı Türkiye için “kredi derecelendirme takvimi” kapsamında önemli raporlar içeriyor.
Dolayısıyla, Kasım ayında hem iç veriler hem dış faktörler bir araya geldiğinde, yatırımcıların gözünde “Türkiye ekonomisi güvenli liman mı yoksa riskli liman mı?” sorusu yeniden gündeme gelecek.
4. Hangi verilere dikkat edilmeli?
Kasım ayı boyunca özel olarak şu verilere dikkat etmek faydalı olacak:
TCMB‑finansal istatistiklerle ilgili haftalık ve aylık yayınlar (örneğin banka kredileri, mevduat faizleri).
Güven endeksleri ve kapasite kullanım oranı gibi reel sektör göstergeleri. Bu göstergeler hızlı bir şekilde değişebiliyor ve ekonomik aktörlerin aksiyonlarını önden gösterebiliyor.
Döviz ve rezerv verileri: Uluslararası rezervler ve döviz likiditesi gibi veriler öngörülemeyen şoklara karşı dayanıklılık açısından önemli.
Yurt dışı göstergelerle bağlantılı olarak kredi derecelendirme aşamaları ve küresel sermaye akımlarına dair işaretler.
Hazine iç borçlanma takvimi ve faiz oranları: Türkiye’nin finansman ihtiyacı ve faiz ortamı doğrudan yatırımcı algısı açısından kritik.
5. Beklentiler ve Uyarılar
Kasım ayı için genel beklenti, ekonomide “ılımlı bir iyileşme sürdürülebilir ama hız sınırlı olacak” yönünde. Zira iç talep hâlâ baskı altında; küresel büyüme yavaşlığı ve dış talepteki belirsizlikler Türkiye ihracat performansını sınırlayabilir. Enflasyon cephesinde ise, geçmiş dönemlere kıyasla gerileme izlenebilir ancak “çift hane” seviyeleri bir süre daha gündemde kalabilir. Bu da TCMB’nin para politikasını gevşetme alanını sınırlayabilir.
Ek olarak, Türkiye ekonomisi için iki önemli uyarı öne çıkıyor:
Döviz kuru riski: Eğer döviz kurunda ani bir yükseliş yaşanırsa, enflasyon yeniden hızlanabilir ve finansal istikrar üzerindeki baskı artabilir.
Küresel şoklara karşı kırılganlık: Özellikle enerji fiyatları, emtia piyasaları ve ticaret kısıtlamaları gibi unsurlar dış talebi ve dış finansman koşullarını doğrudan etkileyebilir. Türkiye gibi yüksek dış borç ve finansman ihtiyacı olan bir ekonomi için bunlar kritik.
Buna karşılık, fırsatlar da mevcut. Özellikle ihracat yönelimli sektörlerde küresel tedarik zincirinde Türkiye’nin avantajları değerlendirilebilir. Ayrıca finansal istikrar açısından atılan adımların etkisi Kasım ayında daha net görülebilir; eğer kredi kanalları gevşerse, ekonomik aktivitede hafif bir toparlanma görülebilir.
6. Sonuç
Özetle, 2025 Kasım ayı Türkiye ekonomisi açısından kritik bir geçiş dönemini temsil ediyor. Para politikası açısından doğrudan bir “faiz kararı” gündem başlığı olmayabilir ancak para politikası duruşunun güncel görünümü gözlenecek. Veri akışı açısından reel sektör güveni, finansal koşullar ve dış ilişkiler yönünden önemli işaretler verecek. Küresel bağlamda ise dış talep, sermaye akımları ve dış şoklar risk‑fırsat dengesinde belirleyici olacak.
Yatırımcılar, ekonomi yöneticileri ve finansal piyasa oyuncuları için bu ay “gösterge haftası” gibi değerlendirilebilir: İçeride yayımlanacak veriler ve dış çevredeki gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye ekonomisinin orta vadeli yönü açısından ipuçları sunabilir. Bu nedenle, Kasım ayında yayımlanacak takvime ilişkin ayrıntıların izlenmesi ve ihtiyaç hâlinde pozisyonların gözden geçirilmesi yerinde olacak.
Önümüzdeki günlerde yayımlanacak verilerle birlikte ekonomik görünüm daha da netleşecek. Türkiye ekonomisi için “oyun kuralları” Kasım ayında yeniden hatırlanacak; bu nedenle dikkatle izlenmeli.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar